1. Tarihsel Süreç
Kürtler, dünya üzerinde bu denli kalabalık olup devletsiz olan ulusların başında gelmektedir. Bilindiği üzere, Kürtler dört farklı devletin sınırları içerisinde yaşamaya mahkûm edilmiştir. Bu olgu, her ne kadar şu an hayatımızın kaçınılmaz bir gerçeği gibi görünse de yalnızca yüz yıl önce Birinci Paylaşım Savaşı sonrasında ulus devletlerin bu coğrafyada ortaya çıkması sonucunda oluşmuştur. Kürtlerin dört farklı ülke altındaki bu esareti, Kürt halkıyla komşu halkların birlikte barış içinde yaşamalarının önündeki en büyük engel olup bölgedeki huzursuzluğun ve bitmek bilmeyen savaşın da nihai kaynağıdır. Kürtlerin bu esaretten kurtulup özgürleşmesi, iradelerini teslim ettikleri devletlerden kurtulup kendi vatanlarında egemen olmalarına bağlıdır.
Kürtlerin ulusal sorunu, tarihsel bir sürecin ürünüdür. Dolayısıyla bu tarihsel süreci kavramak, sorunu tespit edebilmek için kilit roldedir. Gelişkin İngiliz ve Fransız emperyalizmi, sömürgecilik ağlarını genişletmek üzere Almanya’nın karşısında girdiği savaştan galip çıkarak Orta Doğu’nun kendi sömürgeci çıkarlarına göre nasıl bölüneceğine karar verecek yegâne güç haline gelirler. Savaş sonrası zayıflayan İran ve Osmanlı İmparatorluklarının dağılmasıyla ortaya çıkan Kürdistan coğrafyasındaki egemenlik sorununda savaşın galipleri olarak belirleyici olan yine İngiliz ve Fransız emperyalistler olur. Paylaşım Savaşı’nın sonucunda Kürdistan’ı dört parçaya ayıran, doğrudan veya dolaylı emperyalizmin güdümünde dört ulus devlet kurulur. Kürdistan’ın en büyük parçası ise emperyalizme göbek bağıyla bağlı Türkiye Cumhuriyeti’nde kalır.
Dört parçaya ayrılan Kürdistan ve Kürt halkı her parçasında türlü asimilasyon, baskı, eziyet ve en nihayetinde yok edilme siyasetine maruz kalırlar. Sosyal ve ekonomik örgütlenme biçimleriyle, diliyle, kültürüyle ve tarihiyle ayrışan Kürt halkının varoluşu inkâr edilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni rejimde yaratılan Türk ulusuna vaat ettiği eşit yurttaşlık ve ulusun egemenliği, tam anlamıyla asimile edilememiş hiçbir Kürt için geçerli değildir. Nitekim Kürtler azınlık statüsünde dahi değildir. Kendi vatanlarında egemen olamayan Kürtler için ulusal sorun, Kürtlerin var olma sorunudur.
Her ne kadar Kürdistan’ın dört parçaya bölünmesi yüz yıl önceki bir olay olsa da ortaya çıkardığı olgular hafife alınmayacak kadar büyüktür. Çünkü; geçtiğimiz yüz yıl, aynı zamanda Orta Doğu’daki ulus devletlerin kapitalistleşme ve modernleşme yüz yılıdır. Kürtler, beraber yaşadıkları halkların aksine, bu süreçten bir ulus devlet deneyimi olmadan geçmektedirler. Bunun bir sonucu olarak Kürtler, birlikte yaşadıkları halklarla ister istemez ilişki kurmuşlardır. Kürdistan’ın dört farklı bölgesinde yaşayan insanlar, bünyesinde bulundukları ulus devletlerin sınırlarını gerek baskı ve zulümle gerek de ideolojik endoktrinasyonla az veya çok benimsemişlerdir. Bu yüzden; Kürtler, bu yapay sınırların ardında kendilerinden olduğunu bildikleri birilerinin yaşadığının farkında ama birbirleriyle iletişime geçememekten dolayı birbirlerinin gündelik hayatında rol üstlenmemektedirler. Her bir parça, kendi bulunduğu ülkenin siyasetine angaje olarak bu ülke sınırlarında bağımsızlık mücadelesi vermektedirler.
Elbette tarihsel sürecin tahlili çok önemlidir ancak bu tahlilin geleceğe yönelik bir yorumu olmadan konuşulması mümkün değildir. Yani, asıl sorulması gereken soru geçmişte ne yaşandığından çok gelecekte ne yapılacağıdır. Peki şimdi Kürtler ne yapmalı? Ulusal birlik niçin bu kadar gerekli?
2. Ulusal Birlik Nedir? Ne Değildir? Ne İçin Yapılır? Nasıl Yapılır?
Ulusal Birlik meselesi Kürdistan siyasetinde uzun yıllardır sürmekte olan ve kimi dönemlerde de bir dizi platformun, girişimin oluşturulduğu önemli bir tartışma başlığıdır. Yakın dönemde ulusal birlikle ilgili en önemli adım 2013 yılında Abdullah Öcalan, Mesud Barzani ve Celal Talabani’nin çağrısıyla Hewler’de toplanan ve başarısızlıkla sonuçlanan kongre girişimiydi. Ulusal birlik çağrı ve girişimlerinde bulunan kesimler; Kürdistan’ın siyasi tarihine yönelik okumalarda sıklıkla 20.yüzyılda ulusal birliğin kurulamayışından kaynaklı olarak süreçlerin kaybedildiğini, 21. Yüzyılda Kürt ulusal birliğinin sağlanmasının elzem olduğunu, ulusal birlik olmadan Kürt ulusunun özgürleşemeyeceğini ifade etmektedir. Bu genel doğrular tüm kesimler açısından hiç kimsenin itirazda bulunmayacağı kabul edilebilir tezlerdir. 20. Yüzyılda yaşanan aşiret-mezhep çelişkisi Kürt ulusal birliğini zora sokmuş birçok ulusal isyan bu çelişkilerin Kürtlerin bir araya gelmesini zorlaştırmasının neticesinde başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Kürtleri hem emperyalist güçler hem sömürgeci düşmanlar karşısında temsil eden tek bir çatı, tek bir otorite oluşturulamamıştır. 21. Yüzyılda da geçmiş yüzyıla benzer bir şekilde modern partiler arası ve parçalar arasında yaşanan çelişkiler devam etmekte, dört parça Kürdistan’ı birleştirmeyi ve tüm siyasi yapıları otoritesi altına almayı sağlayabilecek bir ulusal kongre ortaya çıkarılamamaktadır. Tüm bu genel doğrular bilinse de, bu doğrulardan hareketle ulusal birlik tartışmasının muhatabı olan siyasi yapılar bir dizi çağrılar çıkarsa da; halen ulusal birlik, ulusal kongre gibi oldukça ciddi bir meselede bir arpa boyu yol alınamamıştır. Bununla beraber Kürt politik yapıları arasındaki çelişkiler adeta düşmanlaşmış, parçalar arasında ise birbirinin aleyhine, birbirinin düşmanıyla çalışan pozisyonlar oluşmuştur. Hatta ulusal birliğin sağlanamaması konusunda partiler birbirini suçlamış, ulusal birliğe engel olarak birbirinin varlığını göstermiştir. Böylece her kesim kendi tabanına diğer partilerin karşı propagandasını yaparak Kürt ulusunu kendi içinde negatif anlamda partizanlaştırmış, kutuplaştırmıştır.
a) Ulusal Birlik Nedir? Ne Değildir?
Ulusal birlik; ezilen bir ulusun en geniş, en genel ve en temel talepleri üzerinden o ulusun mücadelesini yürütme iddiasını taşıyan tüm hareketleriyle en geniş şekilde kurulan stratejik birliktir. Bu birlik; parti-örgüt birliği, ideoloji-politika birliği olmayıp ideolojik çizgisinden, politik programından bağımsız olarak ulusal mücadele yürüten, bir ulus için en temel (en doğal) hakları savunan tüm kesimleri bir araya getirmeyi hedefleyen içeriktedir. Ulusal birlik partiler öncülüğünde, onların bir araya gelerek ulusal meselede ne yapılacağı hususunda iradelerini bir üst irade olarak ulusal kongreye bırakmasıyla neticelendirilir. Ulusal kongre, bütün partileri bağlayan kararlar alır, partiler ulusal kongreye katılırken bu kararlara uygun pozisyonlar alır, kararları kendi bulundukları alanda icra etmekle yükümlü hale getirilir. Ulusal birlik, ulusal bir iktidar kurma hedefini ve bu hedefi gerçekleştirme yönünde askeri ve politik olmak üzere her düzeyde eşgüdümlü hareket etmeyi içerir. Dönemsel, kısmi kurulan birlikler, cepheler, politik manevralar; ulusal kongrede kesinkes bütünleşmiş bir ulusal birlikle uzaktan yakından alakası yoktur. Ulusal Kongre’ye dayanan ulusal birliği; diğer ‘ulusal birlik’ gibi görünen yakınlaşmalardan ayıran en temel nokta Ulusal Kongre’nin stratejik olması, tüm Kürt örgütlerini otoritesi altına alması, Kürt ulusunun en temel haklarını almaya odaklanması, düşman karşısında tavizsiz olması, ulusal mücadelenin devrimci karakterinden gelen bir dizi prensip ve ilkelere dayanmasıdır.
Ulusal birlik, ulusal mücadele yürütülen ortak düşman karşısında tek bir cepheden vurarak, topyekun düşmanı topraklardan atma amacını taşıyarak birlikte hareket etmektir. Haliyle ulusal birlik anti-sömürgeci, anti-işgalci bir karaktere ve ülke topraklarında devlet kurma, sömürgeci iktidarı parçalayıp yerine ezilen ulusun iktidarı kurma stratejisine dayanmak zorundadır. Bununla birlikte ulusal birlik asgari bir ulusal devrimciliği gerektirir. Eğer Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkının; sömürgecilerin Kürtleri oyalamalarından ve teslim alma niyetlerinden ibaret olan ‘barış süreçleri’yle, iç siyasetin parçası olmaktan öteye gidemeyen Bağımsızlık Referandumlarıyla olamayacağı kabul ediliyorsa o halde kitlelere (Serhildanlara, Raperinlere) dayanarak zora karşı zor ile mücadelenin esas olduğundan hareket etmek kalkış noktasıdır.
b) Ulusal Birlik Ne İçin Yapılır?
Ulusal birlik, ezilen ulusun en meşru ve diğer uluslarla tam hak eşitliği olan devlet kurma hakkını gerçekleştirmek amacıyla yapılır. Devlet kurma amacı taşımayan bir araya gelişler ulusal birlik olarak nitelendirilemez. Haliyle Kürdistan’da ulusal birlik ancak dört parça Kürdistan’ı birleştirme ve bunu ulusal bir iktidar bir devletle neticelendirme zemininde yapılabilir. Eğer Kürdistan’ı birleştirme, devlet kurma hedefleri yoksa Kürt ulusal partilerinin bir araya gelmesine, bir birlik oluşturmasına da ihtiyaç yoktur. Ulusal hedeflere sahip olmadan, ulusal hedefler taşımadan ve bu hedefleri asgari düzeye (devlet kurma) getirip tüm kesimleri bir araya toplama niyetinde olmadan ulusal birlik tartışmasını dile getirmek meseleyi ya anlamamak ya da sulandırmaktır. O halde şunu diyebiliriz; ulusal birlikten bahseden yapıların öncelikle Kürdistan meselesini devlet kurma, Kürdistan’ın birleştirme sorunu olduğunu bu sorunun uluslararası bir karakter aldığı için başkaca bağlaşıklarıyla birlikte ele alınması gerektiğini asgari olarak savunması gerekir. Bunu savunmak yetmez buna uygun pratikte de pozisyon almış olmalıdır.
Somutta ifade edecek olursak; Güney Kürdistan’da YNK-PDK olarak iki başlılık varken, tek bir parçada dahi ulusal bir iktidar oluşturamıyorken, Batı Kürdistan’da TEV-DEM-ENKS olarak davranıyorken ENKS Rojava yönetiminin aleyhinde çalışıyorken diğer parçalarla ulusal kongre yapamazsınız. Demokratik Türkiye, Demokratik Suriye, devletsizlik savunusunu taşırken ulusal kongre yapamazsınız. PDK Türkiye’yle, YNK, Goran ve PKK İran’la, ENKS Türkiye’yle ilişkiler kurarken, PYD Suriye’yle iyi ilişkiler kurma niyetiyle taktik adı altında ilişkiler kurarken ulusal kongre yapamazsınız. Kürdistan’ın jepolitiğinin bir dizi taktiklere veya mecburi manevralara bu yapıları maruz bıraktığını kabul edebiliriz. Ancak bu yapıların girdikleri ilişkileri geride bırakma niyetinde oldukları, ulusal birlik doğrultusunda bu ilişkilerden hızlıca kurtularak hem kendi parçalarında hem de parçalar arasında Kürt ulusal birliği yönünde davranmaya çalıştıkları da söylenemez. Hâl böyle olunca; ‘taktik’ , ‘reel-politik’ olarak ifade edilen şeyin kendisi aslında mevcut durumu normalleştirme; birleşik Kürdistan, ulusal birlik, ulusal kongre gibi hedefleri ise vakti hiçbir zaman gelmeyecek bir takvime ertelemek anlamı taşır. Olan da budur, Kürdistan’da ulusal birlikte hangi aşamaya gelindi diye sorulduğunda ortada üzerinde yürünebilecek bir yol, bir merhale bulunmamaktadır. Bunun da nedeni az önce ifade edildiği üzere her partinin kendi durduğu yerden girdiği ilişkileri ‘taktik’ diye sunarken adeta ‘elini verip kolunu kurtaramayacağı’ bir noktaya evirilmesidir. Fakat daha da kötüsü tüm Kürt partileri birbirinin düşmanlarıyla hareket ederken birbirini suçlaması, kendi tabanlarını diğer partilere karşı kışkırtması, kutuplaştırmasıdır. Ulusal birliğe engel olarak birbirini görmesidir.
c) Ulusal Birlik Nasıl Yapılır?
Kürdistan’da ulusal birlik öncelikle yıllardır süren Kürdistan siyasetindeki yapısal sorunun aşılmasıyla mümkün hâle gelebilir. Bu yapısal sorun aşılamazsa yeni kazanımlar elde etmeyi bir kenara bırakalım mevcut elde edilenler de birer birer kaybedilecektir ki öyle de olmaktadır. (Bakınız; Bağımsızlık Referandumu sonrası Güney’de yaşanan kayıplar, Rojava İşgalleri)
Madde – 1: Kürdistan Bütündür
Kürdistan siyasetindeki en temel yapısal sorun partilerin kendini ve bulundukları parçaları (hatta Güney’e bakarsak Duhok-Hewler ve Süleymaniye-Kerkük olarak şehirleri) esas almalarıdır. Böylece dörde bölünmüş Kürdistan’a bütünlüklü bakmayıp yalnızca kendi parti-parça çıkarlarından bakarak bütünün çıkarını gözetmemeleridir. Parçayı bütüne feda etmeleri, bütünle davransa daha fazlasını kazanabilecekken mevcudu korumaya odaklanıp onu da zamanla eritmesidir. Bugüne kadar parçacı-partici bakış hakim olmuştur bunun Kürtlerin ulusal birliğine ve Kürdistan’ın birleştirilme mücadelesine katkı sunmadığı açıktır. Bundan sonrası için bütünlüklü bakış, Kürdistan’ın genel çıkarlarını esas alan bir yaklaşım hayata geçirilmelidir.
Madde – 2: Sömürgeci rejimlerle kesin olarak ilişkiler kesilmelidir
Üst başlıklarda da ifade edildiği üzere bir parça için mücadele ederken başka parçanın sömürgecisiyle sonu gelmez, geri döndürülmez bir şekilde ilişkiler kurulması bir bütün olarak Kürdistan mücadelesine zarar vermektedir. Sömürgeci rejimlerle açık-örtük fark etmeksizin tüm ilişkiler kesilmelidir. Sömürgecilerle ilişkiler kurarken diğer parçalarla ulusal birlik sağlanması mümkün değildir. Bugüne kadar mevcut olan budur, bunun yerine Kürt partilerinin yüzünü birbirine döndüğü ilişkiler kurulmalıdır. Bu aynı zamanda Kürt ulusal partilerinin isteyerek veya istemeyerek, doğrudan veya dolaylı fark etmeksizin birbirinin aleyhine çalışmasını engelleyeceği gibi güvene, ilkelere, prensiplere dayanan demokratik ilişkilerin açığa çıkmasına hizmet edecektir. TR’yle hareket eden PDK’ye PKK, İran’la hareket eden YNK’ye PDK, TR’yle hareket eden ENKS’ye PYD, Suriye’yle barış niyetinde olan PYD’ye ENKS güvenmeyecektir. Bunu ortadan kaldırmanın tek yolu tüm tarafların sömürgecilere yaslanmaktan, onlarla iyi geçinme çabalarından veya birlikte yaşam arzularından vazgeçmeleri yüzünü Kürdistan’ın bütünlüğüne dönmeleridir.
Madde – 3: Kürdistan siyasetine demokrasi ve devrimcilik gerekir
Kürt siyasi partileri birbirini olmaz türlü şekilde değerlendirmekte ‘hain, ajan vb.’ nitelendirmelerle suçlamaktadır. Tüm taraflar biçimi farklı olsa da öz olarak aynı ilişkilere girerken kendi pozisyonunu karartmak, sanki kendisi de suçladığına benzer işler yapmıyormuş gibi görünmek için karşısındakini oldukça sert eleştirmektedir. Kürdistan’daki partizan medya da buna eşlik ederek sonu gelmez bir ‘hangimiz daha hain’ tartışmasına çanak tutmaktadır. Bu dil, yaklaşım Kürdistan siyasetinde demokratik tartışma ortamını ve demokratik ilişkileri zedelemektedir. Düşman güçlere olmadık tavizler verilirken, ulusal onuru ayaklar altına alacak şekilde muamelelere razı olunurken kendi ulusundan yapılara düşmanca davranmak kabul edilebilir değildir. Ulusal bir kongreye doğru yol alınacaksa Kürt siyasi partilerinin birbiriyle olan çelişkileri uzlaşmaz olmadığı için demokratik yollarla giderilmeli, çelişkileri uzlaşmaz hale getirmek yerine çözüm başlıkları oluşturulmalı, tarafların birbirini anlayabileceği, ortak çözümlere geliştirebileceği platformlar yaratılmalıdır. Kürdistan’da tek uzlaşmaz çelişki; sömürgeciler ve ulusal mücadele yürüten hareketler arasındadır, arasında olmalıdır. Demokratik değerleri yaratmanın en önemli yolu da aynı farklı örgütler olarak aynı amaç (Kürdistan Demokratik Devrimi) uğruna dövüşebilmeyi, siper yoldaşlığını yaşamaktan ve öğrenmekten geçmektedir. Şu ana kadar Kürdistan’ı birlikte savunabilecek bir pratik ortaya çıkarılamadığı için haliyle demokratik değerlerde de eksiklik mevcuttur.
Madde 4: Ulusal birlik için bağımsız birleşik Kürdistan’ı savunmak gerekir
Kürdistan ülkesi ve Kürt ulusu dört parçaya bölünmüştür. Fakat Kürtler tüm bölünmüşlüğüne, parçalanmışlığına, kendi içindeki çelişkilerine rağmen Kürtler tek bir ulus, Kürdistan tek bir ülkedir. Tartışmayı buradan yapabilmek meseleyi hem bütünlüklü hem de gerçek bir yerden çözüm odaklı ele alabilmek anlamına gelir. Sınırların yapay bir şekilde çizildiğini, farklı parçalarda Kürt ulusunun ve ulusal hareketlerinin olduğunu veri aldığımızda (ki bu gerçeklik inkar edilemez bir olgudur) kaçınılmaz olarak bunun tam karşısına yani çözüm kısmına bağımsız-birleşik bir Kürdistan’ı yazmak gerekir. Bu yüzden, tüm Kürt demokratlarının ve Kürt aydınlarının bugün yapması gereken, dört parçada bulunan Kürt halkına bu sınırların yapay olduğunu; bu sınırların benimsenmesinin dört farklı ülkede yürütülen bağımsızlık mücadelelerine engel olduğunu göstermektir. Aynı ülke ve ulusu içeren dört parçanın her biri için ayrı ayrı ulusal birlikler tartışılamayacağına göre ulusal birliğin en doğal hedefi Kürdistan’ı birleştirmek olabilir.
3. Kürtler Ulusal Birlik Sağlayamaz Mı?
Kürdistan’ın düşmanları hem zapt ettikleri parça üzerinde hem de parçalar arasında en gerici şekilde birlikler kurup Kürt ulusunu boyunduruk altında tutabilmektedir. Dayandıkları temel nokta Kürtlerin esareti ve Kürdistan’ın ilhak edilme statükosunun sürdürülmesidir. Bunun karşısında ise en haklı, en ilerici, en devrimci birliktelik Kürdistan cephesinde yaşanması gerekirken buna ilişkin emarelere 21. Yüzyılda olmamıza rağmen erişememiş durumdayız.
Kürt ulusu politik iradelerinden bağımsız kendi kendine ulusal birlik sağlayamaz, ulusal birlik politik bir meseledir, ancak Kürtleri temsil etme iddiasında olan siyasi yapıların öncülüğünde gerçekleştirilebilir. Fakat mesele burada düğümlenmektedir çünkü ulusal birliğin önündeki en temel engel mevcut ulusal partilerin; kendi parti çıkarlarını, mücadele ettiği parçayı esas alması diğer parçaya sırtını dönmesi, hatta onun aleyhinde çalışmasıdır. Ulusal birliği sağlayacak olan politik partilerin bizatihi ulusal birliğin önünde engeller oluşturması Kürdistan siyasetini felç etmekte, Kürdistan düşmanlarına daha rahat hareket edebilecekleri alanlar açmaktadır. Ulusal birlik söylem olarak tüm Kürt siyasi yapılarında mevcuttur, reddedilemez bir yaklaşımdır fakat pratikler bunun tam aksi yönündedir. Kürt siyasi yapıları söylediğinin aksi yönünde davranmakta, ulusal birlik tartışmasının altını oymakta, sulandırmaktadır. Bu konu Kürt ulusunun tam ve kesin bağımsızlığı, özgürlüğü gibi stratejik bir çerçevede ele alınmadığı müddetçe; Kürt siyasi partilerinin her dönem kendi siyasi kampanyalarında günübirlik kullandıkları herhangi bir başlık olarak kalacaktır. Her defasında da önü arkası doldurulmayan çıkışlar olarak kalıp Kürt halkının nezdinde de ciddiyetini yitirtecektir. Hangi parçada olursa olsun Kürt ulusu doğalında ulusal bir refleks ve bir eğilim olarak ulusal birliği taşımakta buna uygun kendiliğinden hareketler de ortaya koyabilmektedir. Mevcut siyasi partilerin yer yer çağrılarını da aşan pratikler gelişmektedir. Kobanê Serhildanı, Güney’in Referandumu, Rojava İşgalleri vb. bir dizi güncel konularda Kürdistan’ı sahiplenmek, sınırları aşmak, tek bir ülke olduğunu idrak ederek ona uygun politik bir pozisyonda durmak Kürt ulusunda doğal eğilimdir. Halk bazında birlik var, siyasette birlik yoktur. Bu doğal eğilim ne yazık ki dört parçayı hangi parçaya dokunulursa aynı anda hareket ettirebilen, ulusal kongreye bağlı çalışan bir noktaya taşınamamakta, mevcut partilerin yapısal işleyişlerinden dolayı örgütlü bir harekete dönüşememektedir.
4. Kürtler Ulusal Birlik Sağlasaydı Neler Olurdu?
Her şeyden önce Osmanlı’nın merkezileştirme politikaları boşa çıkarılmış Kürdistan meselesi bugünlere kalmamış, Kürtler de diğer tüm uluslar gibi kendi devletine sahip olmuş olurdu. Bu meseleyle ilgili en genel söylenebilecek şey kesinlikle şudur: Ulusal birlik olsaydı, Kürdistan devleti 20. Yüzyılda kurulabilirdi. Bugün de keza bu genel ifade geçerlidir ulusal birlik Kürdistan’ın tümünü içeren bir devleti mümkün kılacak yegane koşuldur. Bunun dışında parçalarda bir dizi yaşanan gelişmeler önemli olsa da nihai hedefin yanında devede kulak kalmaktan öteye gidemez.
Kürtler ulusal birliğini sağlamış olsaydı aşiret-mezhep çelişkileri yaşanmaz, düşmanları bu çelişkileri kullanarak Kürtleri bölmez, Kürtler bölündükçe isyanları başarısız hâle gelmezdi. Kürdistan düşmanlarının tarih boyunca ve hâlen de en fazla faydalandığı konu Kürtlerin ulusal bir otorite oluşturup birlikte davranamaması olmuştur. Bugün de tüm Kürtler ve tüm Kürdistan adına konuşabilecek, onları kararlarıyla bağlayabilecek bir ulusal mercii ne yazık ki yaratılamamıştır. Fakat ulusal birlik sağlanmış olsaydı en azından şuan içinden geçmekte olduğumuz yüzyılda olsaydı; örneğin yakın dönemde yaşanan Rojava işgallerine karşı topyekün karşı konur bu işgal engellenebilirdi. Başûr Kürdistan’da sağlanan ilerleme Rojava ile Başûr arasında sınırların kaldırılıp 2 parçanın birleştirilebildiği bir neticeye kavuşurdu. Yine Doğu Kürdistan’da yaşanan idamlar güçlü bir şekilde püskürtülebilir, Molla rejiminin keyfiyeti engellenebilirdi. Yani anlatılmak istenen odur ki Kürtler birlik olsaydı (ki bu geç kalınmışlık olarak değil bugün de mümkün olarak ifade edilen bir şey) Kürdistan’ın düşmanları bu kadar rahat davranamaz, Kürtlerin davası uluslararası güçlerin ajandasına bağlı ele alınmaz, doğrudan hem ilhakçı rejimlere hem uluslararası güçlere kendini dayatır ve istediğini alırdı. Hiçbir kuvvet sizin adına sizin için özgürlük el edemez, elde edilen şey ise hiçbir zaman özgürlük olarak değerlendirilemez. Uluslararası koşulları, Kürdistan’ı ilhak eden devletlerin mevcut durumlarını değerlendirip kendi gücünle varlığını ortaya koymak başkadır; bu devletlere bel bağlayarak hareket etmek başkadır.